16 Ağustos 2009 Pazar

Nefsini itham eden, kusurunu görür

Şahsi ve içtimai hayatın en önemli meselelerin den birisi de , başa gelen hadiselerde ,nefsi muhasebe yerine muhatabımızın nefsini hesaba çekiyor oluşumuz..

''Ben nerde hata yaptım'' sorusundan önce,'' O nerede hata yaptı'' diye düşünülmesi, hem kusurumuzu idrak edemeyişimize hem de mevcut sorunu sonuçsuzluğa doğru götürmeye sebeb..

Oysa ki başa gelen her hadise , muhatabımızın İmtihanı olduğu gibi , bizim de imtihanımız..

Muhterem Üstadım bu konuda diyorki...

''Nefsini itham eden, kusurunu görür

Şeytanın mühim bir desisesi, insana kusurunu itiraf ettirmemektir, tâ ki istiğfar ve istiâze yolunu kapasın.
Hem nefs-i insaniyenin enâniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin, adeta taksirattan takdis etsin.
Evet, şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez. Görse de, yüz tevil ile tevil ettirir.
“Tarafgirlikle bakan hiçbir kusuru göremez” sırrıyla, nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için, ayıbını görmez.
Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiâze etmez, şeytana maskara olur.

Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir peygamber-i âlîşan “Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder” (Yusuf Sûresi, 12: 53) dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir?

Nefsini itham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur.

Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur.'' Lem’alar, 13. Lem’a, 13. İşaret,