15 Ocak 2010 Cuma

RİSALE-İ NUR'UN TEFSİRDEKİ YERİ

Bir eserin, genel olarak ilmî ve özel olarak da İslâmî literatürdeki yerini tesbit etmek iki şekilde olur. Birincisi: Eserin muhtevasına bakmak. İkincisi: Müellifin kendi ifadesine başvurmak. Buna göre, Risale-i Nûr külliyatının İslâm literatüründeki gerçek yerini de, bu iki yoldan ortaya koymak gerekir:

1. Risale-i Nur'un Muhtevası

Risale-i Nur, muhteva itibariyle bir Kur'an tefsiri olarak mütalaa edilebilir. Çünkü, Îşârâtü'l-İ'câz adlı eserde Fatiha sûresi ile, Bakara sûresinin 33. âyetine kadar geçen âyetlerin tefsiri olduğu gibi yapılmıştır.

Bu çalışmamızın ilgili yerlerinde görülmekte olduğu gibi, adı geçen eser, sûreler arasındaki münasebetler dışında, klasik tefsirlerin bütün metotlarının kullanıldığı, "Dirayet tefsirler"i içerisinde yer alan bir nevi "ilmî ve Edebî tefsir"dir.

Risâle-i Nur'un Sözler, Mektûbat, Lem'alar ve Şualar gibi temel kaynakları da, bir çeşit "konulu tefsir" olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu eserlerde, herhangi bir konunun belli bir âyetin başlığı altında işlenmesi, genellikle konu bütünlüğüne riâyet edilmesi, lafzen olmasa da manen konunun birçok âyetin açıklaması olarak ortaya konması, "konulu tefsir"in yeni bir yaklaşımı olarak değerlendirilebilir.

Aslında yeni bir tefsir biçimi olarak ortaya çıkan "konulu tefsir"in, "konu ile ilgili âyetlerin nüzul sırasına göre dizilip, değerlendirilmesi." şeklindeki şartlandırılma keyfiyeti, belli bir görüşü yansıtmakta olup, bu işin başka şekillerde olamayacağını göstermez.

Daha önceki âlimlerin "nâsih-mensûh, aksâmü'l-Kur'an, emsâlü'l-Kur'an" gibi belli bir konuyu ele alan eserlerin, bir çeşit "konulu tefsir" olduğu ortadadır. Muasır âlimlerden bazılarının, "konulu tefsir"i, yukarıdaki tanım çerçevesinde görmeleriyle beraber; belli bir sûrenin ihtiva ettiği hususların işlenmesini de "konulu tefsir" kısmında mütalaa etmeleri bu tefsir türünün farklı şekillerde işlenebileciğini gösteriyor.

Aslında bir bütünlük içerisinde işlenen, "Kurân'da Kıyamet Sahneleri", "Kur'an'da Ulûhiyet", "Kur'an'da Tevhid", "Kur'an'ın İ'câzı", "Kur'an'da İlim" gibi konuların "Konulu tefsir" yönünde değerlendirilmesinin de ilmî bir sakınca taşımaması gerekir.

Bunun gibi, Risale-i Nur'da belli âyetlerin başlığı altında bağımsız olarak işlenen ve aynı zamanda konu ile ilgili metinleri verilmemiş birçok âyetin izahı çerçevesinde değerlendirilen ve Kur'an'ın temel hedefi olarak bilinen, insanların dünya ve ahiret saadetini temin eden "hidâyet mesajı"nı mefhum olarak ders vermeyi amaçlayan "Haşir", "Tevhid", "Nübüvvet", "Kur'an'ın i'câzı" gibi konuların işleniş tarzını bir "konulu tefsir" tarzında değerlendirmek mümkündür.

Mesela: Dokuzuncu Söz "Namaz vakitlerinin hikmeti" konusu çerçevesinde değerlendirilmiştir. "Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde), sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd ona mahsustur." mealindeki;

فسبحان اللّه حين تمسون وحين تسبحون وله الحمد في السموات والارض وعشيا وحين تظهرون

âyet başlık olarak kullanılmıştır. Bu sözün fihristinde, adı geçen âyetle beraber "Beş vakit namaz hakkındaki âyâtın gayet mühim bir sırrını 'Beş Nükte' ile tefsir.." şeklindeki ifadeyle konu ile ilgili diğer âyetlerin de açıklamasının yapıldığı belirtilmiştir. Adı geçen "Dokuzuncu Söz" ile beraber 4. Söz, 11. Söz ve 21. Söz (birinci makamı) 'ün ortak konusu namazdır. Bunu "Kur'an'da namaz" adıyla değerlendirmek mümkündür.

Mesela: 19. Söz ile 19. Mektup "Hz. Muhammed (a.s)'in nübüvveti" konusuna tahsis edilmiştir. 19. Mektupta ağırlıklı olarak hadislerin işlenmesi, konulu tefsir anlayışına ters değildir. Bununla beraber, 19. sözün konusu, fihristte, "Yasin sûresinin (Hikmet dolu Kur'an'a yemin olsun ki, sen gönderilmiş peygamberlerdensin) âyetinin mealindeki yüzer âyâtın en mühim hakikati olan Risalet-i Ahmediye (a.s)'yi ondört reşha namıyla, ondört kat'î ve muhkem burhanlarla tefsir ve isbat ediyor." şeklinde ifade edilmiştir.

Yine Onuncu Söz "Haşir risalesi" adını taşımaktadır ki, tamamıyla haşir konusunu işlemiştir. Ayrıca 15. sözün zeyli ile 29. söz'de de haşir konusu işlenmiştir. Bu üç risaleyi de "Kur'an'da haşir" başlığında toplamak mümkündür.

Nitekim 29. Sözün fihristinde şöyle denilmişir: "De ki: Ruh, Rabbimin ermindendir." "Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir." "(İnsanlar!) Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir." âyetlerinin mealindeki yüzer âyâtın haşir ve beka-i ruh ve melaikeye dair üç mühim hakikatini tefsir eder.

Yirmibeşinci Sözün bir diğer adı "Mucizat-ı Kur'aniye risalesi"dir. "De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar, cinler bir araya gelseler, birbirine destek de olsalar, yine de onun benzerini yapamazlar." mealindeki âyetin başlığında yapılan açıklamaların hepsi "Kur'an'ın i'cazı" olarak değerlendirilmiştir.

25. Sözün fihristi, adı geçen âyetle başlamış ve ona atıf yapılarak " .. âyetinin hakikatim te'yid eden yüzer âyâtın en mühim bir hakikati olan i'caz-ı Kur'anîyi tefsir eder." ifadesine yer verilmiştir.

Yine 26. Söz, "Kader" konusuna ayrılmıştır. Başlık olarak da "Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz." "Biz her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazmışızdır." mealindeki âyetler yazılmıştır.

Bununla beraber, Risale-i Nur'un ifade tarzındaki orijinalliği gibi, konuları işlemede takip ettiği metot da yeni bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Nitekim bazı âlimler, Risale-i Nur'u, Kelâm ilminin konularını işlediği için onu, bir "Yeni ilm-i Kelâm metodu" olarak değerlendirmişlerdir. Buna göre Risale-i Nur, ister "İlm-i Kelâm", ister bir "tefsir" olarak değerlendirilsin, onun kendine has bir metodunun olduğunu kabul etmek gerekir.

Özetle denilebilir ki,

Risale-i Nur, iman esaslarını sözkonusu yapmış âyetleri açıklayan, Kur'an'ın manevî konulu bir tefsiridir. Diğer bir ifadeyle Risale-i Nur, (İşârâtü'l-İ'caz hariç) çoğunlukla Kur'an'ın lafzını tefsir etmeden, hidâyet mesajını mefhum olarak asrın idrakine sunan, nev'i şahsına münhasır Kur'an'ın manevî ve şuhûdî bir tefsiridir. Evet, Risale-i Nur, Kur'an'ın lafzını değil, doğrudan doğruya mesajını aktarmakla manevî; Kur'an'ın hakikatlerini gözle görünür misallerle ortaya koymakla da şuhûdî bir tefsirdir. Müellifin aşağıdaki görüşleri de bunu doğrulamaktadır. Diğer taraftan Risale-i Nur'un dinî hizmetinin yanında "Edebî vechesi"ni de oldukça detaylı bir şekilde inceleyen Semir Receb Muhammed de Risale-i Nur'u şuhûdî bir tefsir olarak değerlendirmiştir.


Devam edecek...