ON BİRİNCİ LEM'A
Arkadaş! Bir nev'in efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin envâı arasında âzâ-yı esasiyede bulunan müşabehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delâlet ettiklerinden anlaşılıyor ki, bütün mütevafık ve müteşabihler, yani birbirine benzeyen çokluk, bir Zât-ı Vâhidin eser-i san'atıdır.
Kezalik, inşa ve icadlarda görünen şu suhulet-i mutlaka, bütün mevcudatın bir Sâni-i Vâhidin eseri olduğunu, vücub derecesinde istilzam ediyor.
Aksi halde, suubet, güçlük öyle bir derece-i imtinâ ve muhaliyete çıkacaktır ki, o cins ve nevilerin ademden vücuda çıkmalarına bir sed çekilmiş olur.
Binaenaleyh, Cenab-ı Hakkın zatında şeriki olmadığı gibi-çünkü intizam bozulur, âlem fesada gider-fiilinde de şeriki yoktur.
Çünkü, suubetten, güçlükten dolayı âlemin ademden çıkmamasına sebep olur.
Bediüzzaman ...