12 Nisan 2009 Pazar

Tefeül..

Kul , hakkını helal et geç oldu farkındayım.. ama senın benı anlayacağını biliyorum..senın için ''Sözler'' kitabından bir tefeül açtım..

''Hem meselâ اُولئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ da bir sükût var, bir ıtlak var.

Neye zafer bulacaklarını tayin etmemiş.
Tâ herkes istediğini içinde bulabilsin. Sözü az söyler, tâ uzun olsun.

Çünki bir kısım muhatabın maksadı ateşten kurtulmaktır.
Bir kısmı yalnız Cennet’i düşünür.
Bir kısım, saadet-i ebediyeyi arzu eder.
Bir kısım, yalnız rıza-yı İlahîyi rica eder.
Bir kısım, rü’yet-i İlahiyeyi gaye-i emel bilir ve hâkeza.. bunun gibi pek çok yerlerde Kur’an, sözü mutlak bırakır, tâ âmm olsun.
Hazfeder, tâ çok manaları ifade etsin.
Kısa keser, tâ herkesin hissesi bulunsun. İşte اَلْمُفْلِحُونَ der.
Neye felah bulacaklarını tayin etmiyor.
Güya o sükûtla der: “Ey müslümanlar! Müjde size. Ey müttaki! Sen Cehennem’den felah bulursun. Ey sâlih! Sen Cennet’e felah bulursun. Ey ârif! Sen rıza-yı İlahîye nail olursun. Ey âşık! Sen rü’yete mazhar olursun.” ve hâkeza…
İşte Kur’an, câmiiyet-i lafziye cihetiyle kelâmdan, kelimeden, huruftan ve sükûttan her birisinin binler misallerinden yalnız nümune olarak birer misal getirdik. Âyeti ve kıssatı bunlara kıyas edersin. ( sözler-394)..