Dua bir ibadettir.
İbadetin semeresi ahirette görünür. Dünyevi maksatlar ise, namaz vakitleri gibi, dualar ibadet için birer vakittirler.
Duaların semeresi değillerdir.
Mesela;şemsin tutulması Küsuf namazına,yağmursuzluk yağmur namazına birer vakittir.”Zamanı,vakti ve kabulü ise;“Ve keza,zalimlerin tasallutu ve belaların nüzulü bazı hususi dualara vakittir.
Bu vakitler baki kaldıkça,o namazlar,o dualar yapılır. Eğer bu vakitlerde dünyevi maksatlar hasıl olursa,zaten nur-un ala nur ve illa,icabet duaya iktiran etmedi,diyemezsin.
Ancak,henüz vakit inkiza etmemiş,duaya devam lazımdır,diyebilirsin.
Çünki o maksatlar duaların mukaddemesidir,neticesi değillerdir.
Cenab-ı Hakkın duaların icabetine vaadetmesi ise,icabet aynı kabul değildir. Yani icabet kabulü istilzam atmaz.
Duaya her halde cevap verilir. Cevapsız bırakılmaz. Matluba olan is’af ise,mucibin hikmetine tabidir.
Mesela;doktoru çağırdığın zaman her halde:”Ne istersin?”diye cevap verir.
Fakat”Bu yemeği veya bu ilacı bana ver.”dediğin vakit,bazen verir,bazen hastalığına,mizacına mülayim olmadığından vermez.”
Mesnevi-i Nuriye...