

Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine gelen herbir misafir, gözünü açıp baktıkça görür ki:
Gayet keremkârâne bir ziyafetgâh
ve
gayet san'atkârane bir teşhirgâh
gayet san'atkârane bir teşhirgâh
ve
gayet haşmetkârâne bir ordugâh ve talimgâh
ve
gayet hayretkârâne
ve
şevk-engizâne bir seyrangâh ve
temâşâgâh
ve
gayet mânidarâne
ve
hikmetperverâne bir mütalâagâh olan bu güzel misafirhanenin sahibini ve
bu kitab-ı kebîrin müellifini ve
bu muhteşem memleketin sultanını tanımak
ve
bilmek için şiddetle merak ederken, en başta göklerin nur yaldızıyla yazılan güzel yüzü görünür.
"Bana bak, aradığını sana bildireceğim" der.
O da bakar, görür ki:
Bir kısmı arzımızdan bin defa büyük ve o büyüklerden bir kısmı top güllesinden yetmiş derece sür'atli yüz binler ecram-ı semâviyeyi direksiz, düşürmeden durduran ve
birbirine çarpmadan fevkalhad çabuk ve beraber gezdiren; yağsız, söndürmeden mütemadiyen o hadsiz lâmbaları yandıran
ve
hiçbir gürültü ve ihtilâl çıkartmadan o nihayetsiz büyük kütleleri idare eden
ve
güneş ve kamerin vazifeleri gibi,
hiç isyan ettirmeden o pek büyük mahlûkları vazifelerle çalıştıran
ve
iki kutbun dairesindeki hesap rakamlarına sıkışmayan bir nihayetsiz uzaklık içinde, aynı zamanda, aynı kuvvet ve aynı tarz ve aynı sikke-i fıtrat ve aynı surette,
beraber, noksansız tasarruf eden ve o pek büyük mütecaviz kuvvetleri taşıyanları, tecavüz ettirmeden kanununa itaat ettiren ve o nihayetsiz kalabalığın enkazları gibi, göğün
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; lakin siz onların tesbihini anlayamazsınız. Şüphesiz ki O Halîmdir, cezâ vermekte acele etmez; Gafûrdur, günahları çokça bağışlar. (İsrâ Sûresi: 17:44.)
yüzünü kirletecek süprüntülere meydan vermeden, pek parlak ve pek güzel temizlettiren ve
bir muntazam ordu manevrası gibi manevrayla gezdiren ve arzı döndürmesiyle, o haşmetli manevranın başka bir surette hakikî
ve
hayalî tarzlarını her gece ve her sene sinema levhaları gibi seyirci mahlûkatına gösteren bir tezahür-ü rububiyet
ve o rububiyet faaliyeti içinde görünen teshir, tedbir, tedvir, tanzim, tanzif, tavziften mürekkep bir hakikat, bu azameti ve ihatatı ile o semavat Hâlıkının vücub-u vücuduna ve vahdetine ve mevcudiyeti, semavatın mevcudiyetinden daha zâhir bulunduğuna bilmüşahede şehadet eder.....
Asa-yı Musa dan..